Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 16 Nisan 2017'de yapılan referandumun yıl dönümünü sosyal medya hesabı üzerinden kutladı. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi ile 14 ve 28 Mayıs 2023 genel seçimlerine değinen Uçum, şunları kaydetti: “Parlamenter sistemde sıklıkla karşılaşılan hükümet kurma krizleri, her iki dönemde de Cumhurbaşkanı seçildiğinde ortadan kalktı. Hiç vakit kaybetmeden hükümet kuruldu ve çalışmalara başladık. 2023 yılının Mayıs ayında seçim yapacağız.” Seçimleri parlamenter sisteme dönüş olarak ilan eden muhalefet, hem Cumhurbaşkanlığı hem de TBMM seçimlerini kaybedince. seçmenler geri dönüşü reddetti. Hatta bazı muhalefet temsilcileri de bunu kabul etti. Türkiye'de bilindiği şekliyle başkanlık sistemi, demokratik meşruiyet ve güçlü yürütme açısından parlamenter sistemden farklı olup, halkın cumhurbaşkanını birinci veya ikinci turda seçerek hükümeti oluşturması, halkın işleyişinde belirleyici olmasıdır. Hem milletvekillerini hem de cumhurbaşkanını doğrudan seçerek yani iki oya sahip olarak siyasi sistemi yönetecek ve günümüzde özellikle ulus devletler için vazgeçilmez olan ve karar alma süreçlerine daha fazla dahil olan güçlü yürütme ihtiyacının gereklerini karşılamaktadır” Yüksek etkinlik, kolektif çalışmanın daha verimli olması ve hükümetin zamanının çok daha etkin yönetilmesi başkanlık sisteminin temel özelliklerinden bazılarıdır” dedi.
“Demokratik siyasetin aktörleri halkın temsilcileridir”
Uçum, paylaşımında partilerin başkanlık sistemiyle toplumun her kesimini kendine çekecek politikalar geliştirdiğine dikkat çekerek şunları kaydetti: “Ülkemizde başkanlık hükümet sistemi açısından cumhurbaşkanının yüzde elliden fazla oy oranıyla seçilmesi, Birinci veya ikinci turdaki oylar sosyal ve siyasal güvenlik normu olarak çok önemli bir role sahiptir. İddialı olan her siyasi parti, nerede olursa olsun, kapsayıcı bir siyaset geliştirmeyi demokratik bir yükümlülük olarak görmeye ve anlamaya başlamıştır. Yüzde 50+1 kuralıyla desteklenen bu kural, geçmişte siyaset yoluyla toplumda üretilmeye çalışılan bir özellik haline gelmiş, özellikle hedef aldığı politikalar geliştirdikleri laik-muhafazakar muhalefeti adeta yok etmiştir. Toplumun her kesimi ve siyaset kurumu zaman zaman 50+1 kuralını sorguluyor. Tartışmada bu kuralın siyasetin ihtiyaçlarından ziyade halkın ihtiyaçları ve kapsayıcı demokratik politikalar çerçevesinde tartışılması daha ilgi çekicidir. Sonuçta demokratik siyaset başlı başına bir amaç değildir. Demokratik siyasetin aktörleri halkın temsilcileridir, siyaseti halk için yaparlar, halk için yapmalıdırlar. Önemli olan talep siyasetidir, insanların ihtiyaç ve taleplerine dayalı bir siyaset. Bunun tersi olan siyaset tezi ise genel olarak siyasi aktörleri halka rağmen siyaset yapma noktasına getiriyor. “Bu nedenle insan odaklı siyaset (talep siyaseti) yerine temsili siyaset (tez siyaseti) yapanlar çoğunlukla kaybediyor ama olağanüstü başarılı oluyorlar” dedi.
“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN SİYASİ UYGULAMASI BUNUN ÇOK MUHTEŞEM BİR ÖRNEĞİDİR”
Cumhurbaşkanlığı sisteminin 7'nci yılını kutlayan Uçum, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Uygulama gösteriyor ki, insan odaklı siyaseti seçen ve bunu iyi yapanlar, demokratik rekabette her zaman çok daha başarılı oluyor. İnsan odaklı siyasetin en başarılı lideri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi pratiği bunun çarpıcı bir örneğidir. Bu konuda Bu vesileyle Türkiye'yi güçlendiren, demokrasimizi geliştiren ve destekleyen “Cumhurbaşkanının yetkilerini artıran, demokratik sistemin işleyişinde seçmenin iradesini belirleyici kılan başkanlık (hükümet) sistemini milletimizin kabulünün yedinci yılı kutlu olsun” ”
Kaynak: DHA